17 Ocak 2025 tarihinde İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ve Rusya devlet başkanı Vladimir Putin Moskova’da kapsamlı stratejik ortaklık anlaşması imzalamıştır. Bu anlaşma maddeleri itibariyle muhtelif konuları içerse de esasında söz konusu stratejik anlaşmanın teknik ve askeri bir iş birliğini hedeflediğini söylemek mümkündür. Buna bağlı olarak anlaşmanın bilhassa İran ve Rusya arasında askeri havacılık ve uzay alanlarındaki teknik iş birliklerini geliştireceği değerlendirilmektedir. Nitekim anlaşma sonrası İran Devrim Muhafızları Ordusu Hatemül Enbiya Merkez Karargâhı (Müşterek Kuvvetler Merkez Komutanlığı) komutanlarından Tuğgeneral Ali Şadmani İran’ın Rusya’dan Su-35 savaş uçaklarını satın aldığını teyit etmiştir. Her ne kadar somut bir şekilde uçakların İran’a teslimine ilişkin bir gelişme yaşanmasa da bu haberin Rus Haber Ajansı TASS tarafından da aktarılması konu dahilinde dikkate değerdir. İran tarafından yapılan bir başka açıklamada ise 19 Nisan ve 26 Ekim 2024 İsrail’in İran’ı hedef alan hava saldırılarında zarar gören hava savunma sistemlerinin Rusya’dan alınan yeni sistemlerle ikame edildiği ileri sürülmüştür. Ancak bu iki açıklamayı da doğrudan teyit eden taraflarca resmi bir şekilde yayımlanan ya da duyurulan somut bir göstergeye rastlanmamıştır. Öte yandan anlaşma sonrası İran askeri yetkililerince yapılan bu iki açıklama Rusya ile anlaşmanın teknik detaylarının anlaşılması açısından önem taşımaktadır. Her ne kadar İranlı askeri yetkililer bu tür açıklamaları farklı zamanlarda dönemin şartlarına göre caydırıcılık ve psikolojik harp amaçlı yapsa da Rusya ile yapılan askeri iş birliği ve ortaklığın bu açıklamalar dahilinde görülen akut ihtiyaçlara karşılık geliştiği değerlendirilmektedir.
Rus yapımı Su-35 (4.5 nesil) savaş uçaklarının İran’a teslim edilmesiyle, modern savaş uçaklarının ilk kez İran hava kuvvetleri envanterine girmesi bilhassa İran’ın ofansif ve defansif kabiliyetlerini artırabilecektir. Bu durumda İran’ın ofansif kabiliyet kullanımının şayet yakıt transfer uçakları eksikliği de giderilirse orta ve uzun vadede Suriye, Lübnan ve Irak dahilinde etkiler oluşturabilmesi kuvvetle muhtemeldir. Bu durum ayrıca Körfez ülkelerini de etkileyebilme potansiyelini taşımaktadır. Zira Su-35’lere sahip İran muhtelif gerekçelerle bölgesel hava üstünlüğü rekabetine yönelik projeksiyonlara da yönelebilir. Diğer taraftan Su-35’lerin envantere dahil edilmesi defansif anlamda hava savunma kapasite ve kabiliyetlerinin güçlendirilmesi açısından önem taşımaktadır. Bilhassa nükleer zenginleştirme tesislerini (Natanz ve Fordo) koruyan hava savunma sistemleri 2024 yılındaki İsrail’in son hava saldırılarında büyük oranda sakatlanmıştır. Bu savunma zafiyetini kapatmanın önemli bir yolu da F-35 savaş uçaklarına hava-hava muharebelerinde karşı koyma kabiliyetidir. Zira önceki hava saldırısı simülasyonları İsrail’in İran’a yönelik muhtemel hava saldırısının F-35’lerle ya da radara görünmezlik geometri ve teknolojisine sahip S/İHA’larla gerçekleştirileceğine işaret etmektedir. Buna ek olarak, seyir füzeleri, havadan fırlatılan balistik füzeler (Golden Horizon) ile yüksek tonajlı ya da taktik nükleer bombalı sığınak delici akıllı mühimmatların kullanılması beklenmektedir. Yine İsrail’in 2024 yılı Nisan ve Ekim ayındaki hava saldırıları da bunu göstermiştir. Bu bağlamda, İsrail’in 15 Aralık 2024 tarihinde Suriye Tartus’ta mühimmat depolarını hedef aldığı hava saldırısında taktik nükleer bomba kullandığı iddiaları oldukça önemlidir. Bu faktörler dikkate alındığında, olası bir hava saldırısında İran’ın hava savunmasını sağlaması karada Hawk, S-300 ve S300PMU-2 temelinde şekillenirken, hava-hava muharebeleri kısmı zafiyet alanı olarak görülmektedir. İran’da hava-hava muharebesi dahilinde Su-35 çok amaçlı avcı savaş uçakları ile bu zafiyeti kapatmak istemektedir. Su-35’lerin uzun menzilli radarlarını (N135 Irbis-E pasif elektronik taramalı radar/200-350 km menzil) da etkin kullanmak suretiyle hem erken ihbar ve önleme hem de hava-hava muharebesinde karşılaşılan savunma zafiyetlerini gidermek istemektedir.
Bir diğer önemli alanda elektronik harp alanıdır. Elektronik harp alanındaki kabiliyetler de bölgesel hava üstünlüğü rekabetinde etkili faktörlerden birisidir. Nitekim elektronik harp İsrail’in hava saldırılarına karşı İran’ın savunma kabiliyetlerini geliştirebilecek önemli bir yerde durmaktadır. Bu doğrultuda, İran olası bir hava saldırısında F-35’lerin iletişim ve operasyonel kabiliyetlerini sınırlandırmak için elektronik harp sistemlerini öncelemektedir. Rusların Murmansk-BN sistemine benzer yüksek frekanslı ve uzun menzilli elektronik harp sistemleri İran’ın söz konusu ihtiyaçlarına karşılık gelebilecektir. Rusya ile bu alanda iş birliği geliştirilmesi İran’ın İsrail’e karşı hava savunmasında etkili olabilecektir.
Tüm bunlara karşı, İsrail de reaksiyon göstermeye başlamıştır. Öyle ki Rusya-İran stratejik ortaklık anlaşmasının hemen ardından İsrail’in eski Patriot hava savunma sistemlerini Ukrayna’ya göndereceğine yönelik gelişmeler gündeme gelmiştir. Bu kapsamda, İsrail’in ABD’nin arabuluculuğuyla “yaklaşık 90 Patriot füzesini” Ukrayna’ya vereceği ileri sürülmüştür. Bunun yanı sıra İsrail’in Lübnan’da Hizbullah’tan ele geçirdiği Sovyet ve Rus yapımı silahları Ukrayna’ya transfer edeceğine dair haberler de çıkmıştır. Bu gelişmeler İsrail’in Rusya-İran askeri iş birliklerine gösterdiği reaksiyon olarak okunabileceği gibi İran-Rusya askeri iş birliğinin İsrail nezdinde endişe oluşturabilecek bir mahiyete sahip olduğu çıkarımını da güçlendirmektedir. Öte yandan İsrail’in Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna’dan yana pozisyon alması, ABD’nin artan baskıları ve Suriye’de Rusya varlığının sona ermesi üzerinden de değerlendirilebilir.
Dr. Hurşit Dingil, Güvenlik Analisti




